29 Ekim 2009 Perşembe

Rıfat Ilgaz

Alişim

Kasnağından fırlayan kayışa
kaptırdın mı kolunu Alişim!
Daha dün öğle paydosundan önce
Zileli?nin gitti ayakları.
Yazıldı onun da raporu:
?İhmalden!?
Gidenler gitti Alişim,
boş kaldı ceketin sağ kolu...
Hadi köyüne döndün diyelim,
tek elle sabanı kavrasan bile
sarı öküz gün görmüştür,
anlar işin içyüzünü!
Üzülme Alişim, sabana geçmezse hükmün
Ağanın davarlarına geçer...
Kim görecek kepenek altında eksiğini
kapılanırsın boğazı tokluğuna.
Varsın duvarda asılı kalsın bağlaman
beklesin mızrabını.
Sağ yanın yastık ister Alişim,
sol yayın sevdiğini.
Ama kızlar da, emektar sazın gibi,
çifte kol ister saracak!


Şair : Rıfat Ilgaz

Rıfat Ilgaz

Geç Azizim Geç

Biz de yasariz azizim,
Yasamaya gelince, biz de yasariz ama,
Olmuyor cebimizden kattigimizla eglenmek,
Gönlümüzden katalim,
Varlikli kisileriz neseden yana.
Pazarimiz hos mu geçecek,
Sart degil Büyükada, Heybeli;
Çok bile gelir kayigi Hristonun:
Sekiz arsin iki karis,
Kiz gibi Cibali yapisi.
Bir isaretimize bakar
Çikmazsa baligi alesta,
Aylardan temmuz, günlerden pazar;
Yenikapi açiklarindayiz...
Birakin Hasan geçsin kürege,
Utandirmaz bu kollar sahibini.
Kabarmaz bu avuçlar
On ikisinden beri nasirlidir.
Fazla külfet istemez,
Bol sigaramiz olsun,
Köfte, ekmek, domates yeter.
Karimiz, sevgilimiz yanimizda
Basaltinda sarap testisi...
Dedik ya bugün pazar
Belki genç arkadasi
"Ilk defa günese çikardilar",
Isteriz bütün dostlar aramizda olsun;
Kiminin Hanyadan gelir selami,
Kiminin Konyadan
Sandalimiz genis degil, ne çare,
Gönlümüz kadar.
Ne yapalim bol sarabimiz var ya,
Onlarin sagligina içecek;
Gün ola harman ola!..
Anlariz biz de bu islerden,
Elimiz degdi de oksamadik mi,
Su "pür hayal" saçlari ?
Kim istemez "yâr"i uyutmasini "sine" de
Batan güne karsi,
"Bâde" içmesini "Yâr eli"nden?
Gözü kör olsun felegin,
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
Içimiz öylesine ferah...
Son kadehlere dogru sorsun,
Sesi en güzelimiz bizden:
"Gam, keder ne imis?"
Yontulmamis sesimizle cevabi hazir:
"Geç azizim, geç!"


Şair : Rıfat Ilgaz

Rıfat Ilgaz

Bizim Kasabamız

Ortasindayiz memleketin,
Uzak degiliz Ankaradan
Yakiniz yakin olmasina;
Gelen olmaz,
Halimizi gören olmaz.
Asfaltmis yollari boydan boya,
Lambalar yanarmis dizi dizi.
Büyük laflar eden
Büyük adamlari varmis.
Dayali döseli apartmanlarinda
Seçme insanlar yasarmis,
Yasarmis yasamasina.
Ama sokaklarinda bizim kasabanin
Idare lambasi yanmaz,
Göz gözü görmez, tozdan dumandan
Oysa ki belediyemiz vardir
Kavga dövüs seçtigimiz
Belediyesinde meclisimiz vardir,
Vardir var olmasina.
Kerpiçtir evlerimiz,
Yatariz ahir sekisinde
Bir yanimizda karimiz, çocugumuz
Bir yanimizda çiftimiz, çubugumuz
Tezek yakariz odun yerine;
Saç üstüne saman yakariz,
Gaz yerine.
Dügün olur, dernek olur,
Kazimin girnatasinda ayni hava:
"Ankaranin tasina bak" ...
Bir topragimiz vardir bize dost
Iki agiz bugday verir,
Ama ne bugday
Ambarlar almaz, gömeriz.
Yil olur tohumluk kalmaz elimizde,
Tarla gider tapu gider.
Ugras didin altimizda hasir yok,
Sen gelde isin çik içinden:
"Tarla mi kesekli, biz mi kaçamiyok?"
Fakiliya tren gelir Kayseriden,
Biner gider issiz kalan köylümüz.
Bulgur gider, pekmez gider elimizden,
Ankaradan emir gelir,
Nutuk gelir.
"Nevürek, hemserim, nevürek.
Aglayak da gözden mi olak,
Dövünek de dizden mi olak."


Şair : Rıfat Ilgaz

Rıza Polat Akkoyunlu

Bende Kalan Mektuplar 4

Bu gece yılbaşı,
Başkente kar yağıyor, nokta noktam,
Başkente kar.
Ve tütüyor gözlerimde,
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar..
Başkente kar yağıyor,
Başkente kar...
Bu gece yılbaşı,
Bilirsin ki nokta noktam,
Yılbaşlarında hesaplanır
Çoğu zaman,
İnsanların yaşı! .
Bu gece yılbaşı.
Tokmaklarında yirmi dört hece,
Eğilip üstüme sessizce,
Şehrin kule saati
Bilirimsin nokta noktam,
Bilirmisin ne dedi:
"Şair! Kutlu olsun, yaş otuz yedi..."
Ve bir el, saçlarından tutarak kalbimi,
Sana kadar sürükledi...
Bu gece yılbaşı,
Başkent ayakta,
Çalınan Tuna Dalgalar dır komşu plakta.
Nede kıvrak bu vals havası...
Başladı gönlümün yine,
On yıl evvelki kanaması.
Ne günlerdi o günler, cancağızım,
Ne günler..
Sen on yedisinde,
Sevgilerin sisinde
Başı duman duman bir kız.
Ben,
Yirmi dört üstünde,
Gönlü her güzelle nişanlı,
Öylesine bir şair,
Öylesine bir delikanlı.
Ne de çabuk geçti zaman,
Hey gidi dünya hey...
Bu gece yılbaşı,
Dışarıda kar yağıyor,
Dışarıda kar.
Ve tütüyor gözlerimde,
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar:
Köşede bir kırlent,
Kırlentte bir resim,
Resimde bir mevsim
Bartında bahar..
Elimle yapmışım:
Asma köprüsünde kocaman deresi.
Sağda lise,
Solda,
"Çakırbeyler" in elma bahçesi
Derede bir kayık,
Kürekde sen,
Dümende ben,
Hava berrak,
Hava temiz,
Ve sularda sarmaşan gölgemiz..
Bu gece yılbaşı,
Başkent ayakta.
Çalınan (Tuna Dalgaları) değildir artık
Komşu pikapta.
Gönlüm bu diyardan çok çok uzakta...
Dışarıda kar yağıyor,
Dışarıda kar
Ve tütüyor gözlerimde,
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar


Şair : Rıza Polat Akkoyunlu

Rıza Polat Akkoyunlu

Bende Kalan Mektuplar 3

Bahar başladı, nokta noktam,
Ankarada bahar...
Veriminde toprak ana,
Aylar var ki sana,
Tek satır yazamadım.
Oysaki, şimdi mevsim bahar,
Ötüşlerde adın,
Kokuşlarda tadın
Var.
Artık yazmalıyım...
Takvime baktım bu sabah,
Ayrılalı, beş ay olmuş,
Düşün ki nokta noktam.
Beş ay denilen nesne tam,
Yüz elli gün eder..
Bunca uzun bir ayrılıksa,
İnsanı her şeye küskün eder...
İnan bana nokta noktam,
İnan bana...
Dargınlığım herkese,
Ve tek hasretim sana.
Düşünüyorum,
Hava keskin kokularla dolu,
Düşünüyorum,
" Aşıklar pazarı " na çıkan yolu
Düşünüyorum,
Bu yolun sağında yükselen,
Her geçişte penceresinden,
Tebessümler gelen,
Bahçesinde iri
Kayısı gülleri
Açan evi...
Düşünüyorum,
Bir türlü gelmiyor,
Düşüncelerin ardı:
Ablan yanımda çorapsız gezer,
Baş örtüsüz annen,
Benden,
Kaçardı! ..
Düşünüyorum:
Bu mevsimde baban,
Bir yerine iki şişe içerdi.
Miyoplaşınca gözleri,
" Şair! iç be oğlum,
Bahar dişidir, doğurur... " derdi.
Bahar başladı nokta noktam,
Ankarada bahar,
Gönül ufkumda yağmur bulutları;
Cennet olsa da artık,
Sevmiyorum, sevemiyorum,
Sensiz baharı?


Şair : Rıza Polat Akkoyunlu

Rıza Polat Akkoyunlu

Bende Kalan Mektuplar 2

Dün bir dosttan
Uzun bir mektup aldım.
Beni anlatmış sana,
Ve sen ona,
"Unuttum artık onu! " demişsin.
Hem bu sözü gülerek
Medar-ı iftiharla söylemişsin
Unutamazsın!
Nokta noktam
Unutamazsın!
Çünkü inan,
Unutmak için,
Önce unutulmak gerek,
Oysaki sen,
Hala bende esen,
Eski kavak yelisin.
Unutamazsın..
Kan değil, tüküremezsin,
Ruj değil,
Silemezsin,
Dişi dudaklarına, dişlerimle yazdığım,
Dört heceli adı..
Unutamazsın..
Seninle biz,
Hala bir kabukta,
İki badem içi gibiyiz.
Baharsın,
Kokacaksın..
Güneşsin yakacaksın,
Sabah yatağım kadar rüya dolu.
Sabah yatağım kadar sıcaksın..
Unutamam,
Unutamazsın
Şimdilik bu kadar..
Öbür mektuba,
Daha diyeceklerim var.
Gücenme sakın,
Darılma bana,
Ankara günlerinin bem beyaz ufkundan,
Binlerce selam
Sana?


Şair : Rıza Polat Akkoyunlu

Rıza Polat Akkoyunlu

Mezarcı

Bağrımdaki yaradan daha derin olacak
Kaz mezarcı! Derin kaz, onu kimse görmesin,
Bu karanlık mabede öksüz aşkım konacak
Kaz mezarcı! Geniş kaz, tüylerin ürpermesin.

Göründü bak karşıdan kafilenin bir ucu,
Gündüzler gece artık, geceler zindan bana!
Bu gelen sevgilimdir, ademe giden yolcu
Kaz mezarcı" Derin kaz, ellerin yana yana.

Çakılları temizle! Haydi artık mezarcı!
Hazan olan aşkımı derine gömeceğim,
Parçalarsa kalbimi azrailin kırbacı,
Bu karanlık mabedin hüznünü emeceğim.

Ört mezarcı! Artık ört, ellerin yana yana
Gündüzler gece artık, geceler zindan bana.


Şair : Rıza Polat Akkoyunlu

Rıza Polat Akkoyunlu

Bende Kalan Mektuplar 1

Sen ey
Yirmi dört baharımın en güzel süsü
Sen ey
Mutlu günlerimin mutlu türküsü
Sen ey
İlk yaz akşamları kadar güzel çocuk
Sen ey
Altın gözlerinin hisli dünyasında
Ölümsüz bir yolculuk yaratan
Sen ey
Çıplak bir hançer gibi boylu boyunca
Gönlümde yatan
Sen ey
Her şeyim olan herşey:
Son mektubunda
Söz verdin, tut diyorsun
Unuttum, unut diyorsun...
Unutmak mı?
Ne mümkün seni unutmak...
Güneş tekrar doğmayı unutabilirmi hiç?
Gönül ferman dinler söz tutabilirmi hiç?
Sen ey
Yirmidört baharımın en güzel süsü,
Sen ey
Mutlu günlerimin mutlu türküsü,
Sen ey
Her şeyim olan her şey....


Şair : Rıza Polat Akkoyunlu

Yusuf Değirmenci

ALABORAYIM

Sevdanın gergefinde
Sevgi dokumaktı amacım
Hicranı
Rüzgarlara savurmaktı gayem
Sekiz şiddetindeydi gidişin
Yüreğimde depremler yaşıyorum,,
Birer,birer kırılıyor umutlarım
Kırılıyor fay hatlarım
Çaresizliğe tutsağım küskün
Aciz duruma düşürüldüm suskun
Bir yalnızlık kuyusundayım bitkin
Tükenmişliğimi hissediyorum
Islah olamaz yarayım
Ben sensiz sevgi yoksunuyum
Aşka fukarayım
Bir bahtı karayım

Yıkıldı sabır barajım
Sele döndü isyanım
Tutamıyorum kendimi
Arzuma nasıl gem vurayım
Kıyılarımı yalayıp yıkarken ihtiraslar
Nerde nasıl durayım
Seni sevmişim
Sana alışmışım
Sana bağlanmışım
Yelken açmışım umut denizlerine
İhanetin rüzgarları esti biranda
Devrildi sevgi yelkenlim
Alaborayım

Şair Yusuf Değirmenci


Şair : Yusuf Değirmenci

Duran Savaşlı

ADAMIM

Mutluluk ve mutsuzluk resmedilmez .
Yaşanır adamım.
Kolay mı sanırsın Onların tanımı .
Kolay mı dallara tünemiş kuşlarda ses olmak .
Kainatın sırrını çözen bilgede poz .
Monarşist generalin zapt ettiği kalede bayrak .
Hırsına köle siyasetçide caka .
Kolay mı sanırsın mutluluğu anlatmak .

Volkan misali yanan yüreklerde .
Kısrak tay misali dolu dizgin sevda yaşamak.
Mutlu mutsuz bakışlarda saklı göz yaşı .
Sevdalı bakışlarda sevsen kalbe akmak
Kelebek ömründe bir asır yaşamak
Kolay mı sanırsın aşkları sevdaları anlatmak.

Savaş meydanlarında isim sormayan kurşunda .
Uğradığı her beden için erken ölümü.
Umuda hayata çaresiz sallanan eli bakan gözleri .
O gözlerde yarım kalan aşkları,umutları,hayalleri,
Söyler misin resmetmek mümkün mü.
Kolay mı sanırsın anlatmak ÖLÜMÜ.

08.06.2009


Şair : Duran Savaşlı

Ozan ve Umut

Anneme Acılarımla 1

ANNEME ACILARIMLA 1
( Bir Levent ÜRÜN acısalıdır )


İşte sende gittin,
gittin acılarla bilinmeze,
ugratılarak hüzünlere,
yaşamın gölge kısmında,
kaybolarak gittin.

Oradada bu ülkedeki gibi,
acılara esir ediyorlar mı...

Anne,
ben yine umudun peşindeyim.
ama acılarda benim peşimde hep.

Çekerken acıları insanlık,
mutlulugu yakıştıramaz oldum kendime.

Ekmekler,
kan,haram kokuyor.

İnsanlar,
sahtelik,kahpelik saçıyor.

Dogmak kolay,
lakin asıl yaşamakmış olay.

Başkaldırıyorum artık anne!

Senin sessiz isyanlarını duyardım hep,
sen bana aldırma derdin
ama artık duymuyorum.

Ölmek için yaşıyorum anne,
acı çekmek için varım sanki.

Acılarımla geliyorum bende,
gülmeyen yüzünle,
yüregimin sancılarıyla,
yok edilmişlikle geliyorum yanına.

Sevinsem öldügüne,
kızar mısın anne,
her gün ölmektense,
acılarını görmektense.

Yüzün gülmedi,
biliyorum güldüremedim,
kendimide.

Geceler arkadaşım,
beni saran annem oldu.

Benim sevgilerimi,
yüregimden çıkarmaya çalışıyorlar anne.

Umudumu dahi umutsuz bıraktılar.
Umudu bile yasaklanmışlardanım...

Saygılar,sevgiler ve acılarımla...


Levent ÜRÜN ESERLERİ TELİF HAKKI İLE KORUNMAKTADIR.
İZİNSİZ YAYIMLANMASI VE İSİM DEĞİŞİKLİĞİ HALİNDE;
ACİLEN VE MECBUREN,HUKUKİ YOLLARA YÖNELİNECEKTİR...


( Not ;
Bu şiir Yazarın sitesinden izinle alınmıştır...)


Şair : ozan ve umut

Reşit ASLANOĞLU

ADIM YANLIZ

Adım yanlızlık
Mahkum gözlerim karanlık
Virane yüreğim yaralı
Nereye dönüp baksam barazlık
Ay akşamdan ışıktır
Gün doğmak bilmez
Bir başamıa syfalarda
Kalem tükenmek bilmez
Uzak ümitlerin beraatı
Tek celsede bitti ömrüm
Gönlüm ağır ağır düşüyor
Başımı tek kalemde asarım

Adım yanlızlık


Şair : Reşit ASLANOĞLU

Fikran ÜNAL

Ağlarsın.

Bana sorsalar ne derim bilmem,
Nasıl nefes alırsın öyle derinden
Hep duygulanırsın yaş boşanır gözünden
Sevda türkülerimi söyler ağlarsın.

Birzamanlar savurup saçlarını gezerdin,
Hayat ezbere kitap okumak zannederdin,
Bitmez bir enerjidir sevgi derdin Bilmem geçmişini düşünüpte mi ağlarsın

Öyle çıkmazlara batmışın ki çırpınma Yürü git artık bakma ardına.
Geçmiş fayda vermez yarınlarına
Bilmem ne kaybettin böyle ağlarsın,


Hayat kısacık bir viraj gibi. Adımların hesaplı olsun dönmek için
Zaman bırak kendine gülmek için
Bilmem yolunu kaybettinde mi ağlarsın
Unutma sen bu günleride ilerde daha çok ararsın.


Şair : fikran ünal

Bekir Yalçınkaya

Ashaba Çekişin Vardı Muhsin Başkan

-Muhsin Yazıcıoğlu’nun aziz hatırasına

Bir can Yunus’caydın fani Dünya’da
GÜL gibi kokuşun vardı Muhsin Bey!
Maraş’ın dağında, karlı rüyada
Arz’a son bakışın vardı Muhsin Bey!
Ecel Dağ başına durdu Muhsin Bey!

Başın secdeciydi, dizin rükûda
Ondan medet verdi Zindan’da Hüda
Kaç LİDER razıdır böyle sükûda
Kaç GÜL’e nakışın vardı Muhsin Bey!
GÜL kopardı dağın ardı Muhsin Bey!

Kime nasib böyle bir SEFERBER’lik
Tacettin’in Dergâhı’nda NEFER’lik
Dâvân asildi, gayen BÜYÜK BİRLİK
Üf.! deyip yakışın vardı Muhsin Bey!
Senin çok.. çok işin vardı Muhsin Bey!

Bolluktan bir kısır GÜN’e çıkmıştın
HİLAL kuşağında bir GÜL ekmiştin
Esasta RUH’u TEVHİD’e çekmiştin
ASHAB’a çekişin vardı Muhsin Bey!
BİLAL’ce mertlerin merdi Muhsin Bey!

Solmayan bir YEDİGÜLVEREN gibi
Gönülden gönüle bir yâren gibi
Akif’in mülkünde ALPEREN gibi
Zirveye çıkışın vardı Muhsin Bey!
Yurdun mukaddesat yurdu Muhsin Bey!

Dua olsun; yer al Cennet-i Şol’da
Bir ŞEHİD gözüyle bak, FURKAN ol da
Milyonlarla yürüdüğün Hakyol’da
Yine bir yokuşun vardı Muhsin Bey!
Seni bu yokuşlar sardı Muhsin Bey!


Şair : Bekir Yalçınkaya

Oğuz Aktaş

Adam Gibi

"İnsanlığa,gelince su gibi".
Bonkörlüğe,gelince deniz gibi.
Alçak,gönüllüğe gelince dağ gibi.
Merhametliğe,gelince yol gibi.

"Şefkatlıkta,orman gibi".
Sevgi ve saygı da,göl gibi.
Dürüstlükte,sel gibi.
Haysiyette ve gururda,rüzgar gibi.

"Delikanlılıkta,şimşek gibi".
Yüreklilikte,bulut gibi.
Mertlikte,toprak gibi.
Yiğitlikte,çamur gibi.

"Yani,lafın kısası".
Adam gibi,adam ol.
Ekmeğine,sadık ol.
Yalan ve dolan,konuşma.

"Sevsinler,seni bu ahlakla".
Görmesinler,insafsızlıkla.
İnsancasına,gör şu dünyayı.
Adam gibi,adam ol itibar kazan.

"O,zaman gelir sevgi ve saygı".
Unutulur,adam olmadığın.
Adam gibi,adam ol.
Şahsiyettin ve onurun,kazansın.

"Eğer,bilirsen doğru yolu".
Düşmesin,koru.
Elbet,Allah a seni görür.
Adam gibi,adam gibi hak yolu.


Şair : Oğuz Aktaş

Yusuf Değirmenci

ARARIM

Sevenim olmadı bilmem ki neden
Ben ölemem sevilmeden,sevmeden
Arıyorum köy kasaba demeden
Kalbimin içinde yari ararım

Sararan gülümü kimse dermedi
Şefkat göstermedi,sevgi vermedi
Halimi hiç kimseler sormadı
Benliğimi unuttum beni ararım

Yalan dünya geniş midir,dar mıdır
Bu inleyiş feryat mıdır zar mıdır
Yaşam gerçek midir,zaman var mıdır
Bu günü yitirdim,dünü ararım

Şair Yusuf Değirmenci


Şair : Yusuf Değirmenci

ömer öztepe

AYŞEM

Gönlümün tamamı isminin nakşına,
Düşlerimde düşlerim döndü şaşkına.
Şu garip aşığın garip aşkına,
Yare mi,derman mı,dert misin Ayşem?

Bu aşkı gönlümde sezemedim,
Bir türlü aşkından bezemedim,
Ne halini, ne halimi çözemedim,
Şarkı mı,şiir mi,sual misin Ayşem?

Gönlünden gönlüme ateş attın,
Düşlerimde dolandın, gözlerimde yattın.
Kalbimde büyüyüp, kalbime battın,
Yalnız son gecem,son hecem misin Ayşem?

Dünya kararsa rengi aklanmaz,
Kelimeler çoğalsa,ismi saklanmaz,
Dalları bağlansa kendi koklanmaz,
Lale mi,Sümbül mü,Gül müsün Ayşem?

Sensiz kalabalık yollara bakan,
Sensiz karanlık yolları yakan,
Sensiz boş boş yıllara akan,
Durgun başım,sondamla yaşım mısın Ayşem?

Gözlerim bulandı yolumu seçemedim,
Yolum kesikti,bir türlü geçemedim.
Kanatlanıp, kuş olup uçamadım ,
Mızrak mı,kurşun mu,tuzak mısın Ayşem?

Belki bir akşam koşarsın,
Belki gözyaşım olur akarsın,
Belki gönlümde gül olur açarsın,
Ya boynun büker, ya solarsın Ayşem.

Yollarıma salma engelleri artık.
Bugün halim yok, aklım karışık.
Zaman çok kısa, düşlerim darışık.
Dert vermeye alışık, dert misin Ayşem?

Bilki uzak bir yoldan gelmişim,
Yaralanmış ,yorulmuş kalmışım.
Sen gibi dermana muhtaç olmuşum,
Gözlerim yalan,sözlerimde yalanmı Ayşem?

Gözlerimden yaş akar bir çareye,
Seni ne inandırır bu yareye ?
Aşığın ateşinden kalan közler mi ?
Yanık bir yürek,kanlı bir gömlek ,
Yoksa bu yazılı sözler mi Ayşem?

06/01/2001
ömer öztepe erzurum


Şair : ömer öztepe

Emre KILIÇ

Aşk Zeynepe Yazılmış Bir Şiir

Hayat hicranı dediğim günlerden bir gün daha yaşanıp giderken...
Sevdiğim biriciğim yine yok yanımda...
Ben yapa yalnız hicranı yaşıyorum..
Ben seni istiyorum bir hafta değil bir ay değil bir yıl değil...
Öyle oluyorum ki bazen...
Yaşadığım, Hayatım boyunca özlem duyduğum, Hasret duyduğum her şeyin sevdiğimde olduğuna inanıyorum...
Seni çok ama çok seviyorum...
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim...
Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören...
Sen damarlarımdaki kana karışıp geldin oturdun yüreğime...Bir başka yerde olamazdın zaten...
Sen benim en değerli yerimde, Yüreğimde olmalıydın...
Orada kalmalıydın...
Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni...
Herhangi bir konuk değildin artık...
Bu yüzden ne uğurlama nede ağırlama faslı vardı...
O yüreğin gerçek sahibiydin...
Şimdi sonbahar kışa giriyoruz ya...
Ben dört mevsimi baharı yaşadım seninle...
Çiçek açtın yüreğimde...
Gök kuşağı zayıf kaldı senin renklerin karşısında...
Taze bir yaprak gibiydin...
Yeşildin... Açelyaydın pembeliğinle... Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün... Kırmızıydın... Ateş gibi ve maviydin en çok bu renkle anmayı sevdim seni...
Denize tutkundum ya...
Denizi sensiz seni denizsiz düşünemezdim...
Seni severken dünyayı sevdim ben insanlarıda....
Kendime bile dar gelirken içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık...
En kızgın en tahammülsüz olduğum anlarda bile seni düşünmek yetti bana...
İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı... Güldüm...
Beni öyle güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız içten gülüşün nedemek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım...
seninle...
Her şeye rağmen sevdim...
Elimden tuttuğunda...
Patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi...
Menzil sendin ve o menzile ulaşmak isteyen için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim...
Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim kül ederdim....
Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm ve o göle bir tek sen gire bilirdin...
Sevdiğim...
Hayrandım ya her halin çekti beni...
Duruşun, uyuman, gülmen, kızman, şaşkınlığın, saflığın, kurnazlığın, çocukluğun, olgunluğunu sevdim...
Sesini de sevdim suskunluğunu da...
Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını da sevdim...
Seni ve o doyumsuz sevdanı....
Uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman...
Sığmadın cümlelere ve hiç bir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı....
Seni severken yorulmadım çünkü sen yaşam kaynağımdın...
Her gün yenilendim seninle çoğaldım, büyüdüm....
Eksik neyim varsa tamamlandı...
Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin... SEVDİM ÖTESİ YOK


Şair : Medya Emre KILIÇ

28 Ekim 2009 Çarşamba

Hüsrev Hatemi

Selanik Şarkısı

Eski duyarlıkları özleme hiç,
Aramak boşuna, yok onlar...
Giriş kapısı yıllardır çivili,
Kırık camlı otelde olmalılar;
Çünkü onlar da Selânik?de
Metrûk bir otelde öldü.
Vardar kapısı mıydı ey kalbim,
Yoksa Egnatia caddesi miydi?
Günlerimiz zaman çeşmesinden,
Akarak tükendi bitti;
Beyaz kuleler ömrümüzde ender...
Ve güvercinlerdir ki sevinçler,
Muttasıl kaçarlar bizden.
Ah Namıka Hanım, bilmem kimdiniz.
Bana mümkünse söyleseniz...
Neden bu Hüzün Bedesteni?
Bir de nedendir ki sevinçler,
Hep terkederler beni.


Şair : Hüsrev Hatemi

27 Ekim 2009 Salı

Hilmi Yavuz

Doğunun kadınları

biz batan güne sahip çıktığımızda
ay, bitliste sarı tütün
ya da bir akarsu imgesi
gibi yiğit ve bütün
bir ağıttır
kadınlarımızda
onlar hüznü bir çeyiz
çileyi ince bir nergis
ve gülerken bir dağ silsilesi
taşırlar
ve birer acıdan ibarettirler
kayıtlarımızda

kadınlar ki alınlarımızda
doğuyu mavi bir nokta
ve yazgıları çok uzakta
bir nehir yoluna
karışırlar
ölümleri duvaktan beyaz
ve ahlat, erciş, adilcevaz
üzerinden geçen bir kederle
yarışırlar
ve birer yazmadan ibarettirler
sevdalarımızda

biz bir yazın ayağında
en küçük bir gurbeti bile
içi titreyerek okuyan
ve bir gülü tersinden dokuyan
umutlarımızda
başlığı kınadan turaç
bebesi doğuştan kıraç
ve bir ninniyle darılıp
bir türküyle barışırlar
ve birer hasretten ibarettirler
mektuplarımızda


Şair : Hilmi Yavuz

Emre KILIÇ

Aşk Zeynepe Yazılmış Bir Şiir

Hayat hicranı dediğim günlerden bir gün daha yaşanıp giderken...
Sevdiğim biriciğim yine yok yanımda...
Ben yapa yalnız hicranı yaşıyorum..
Ben seni istiyorum bir hafta değil bir ay değil bir yıl değil...
Öyle oluyorum ki bazen...
Yaşadığım, Hayatım boyunca özlem duyduğum, Hasret duyduğum her şeyin sevdiğimde olduğuna inanıyorum...
Seni çok ama çok seviyorum...
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim...
Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören...
Sen damarlarımdaki kana karışıp geldin oturdun yüreğime...Bir başka yerde olamazdın zaten...
Sen benim en değerli yerimde, Yüreğimde olmalıydın...
Orada kalmalıydın...
Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni...
Herhangi bir konuk değildin artık...
Bu yüzden ne uğurlama nede ağırlama faslı vardı...
O yüreğin gerçek sahibiydin...
Şimdi sonbahar kışa giriyoruz ya...
Ben dört mevsimi baharı yaşadım seninle...
Çiçek açtın yüreğimde...
Gök kuşağı zayıf kaldı senin renklerin karşısında...
Taze bir yaprak gibiydin...
Yeşildin... Açelyaydın pembeliğinle... Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün... Kırmızıydın... Ateş gibi ve maviydin en çok bu renkle anmayı sevdim seni...
Denize tutkundum ya...
Denizi sensiz seni denizsiz düşünemezdim...
Seni severken dünyayı sevdim ben insanlarıda....
Kendime bile dar gelirken içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık...
En kızgın en tahammülsüz olduğum anlarda bile seni düşünmek yetti bana...
İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı... Güldüm...
Beni öyle güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız içten gülüşün nedemek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım...
seninle...
Her şeye rağmen sevdim...
Elimden tuttuğunda...
Patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi...
Menzil sendin ve o menzile ulaşmak isteyen için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim...
Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim kül ederdim....
Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm ve o göle bir tek sen gire bilirdin...
Sevdiğim...
Hayrandım ya her halin çekti beni...
Duruşun, uyuman, gülmen, kızman, şaşkınlığın, saflığın, kurnazlığın, çocukluğun, olgunluğunu sevdim...
Sesini de sevdim suskunluğunu da...
Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını da sevdim...
Seni ve o doyumsuz sevdanı....
Uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman...
Sığmadın cümlelere ve hiç bir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı....
Seni severken yorulmadım çünkü sen yaşam kaynağımdın...
Her gün yenilendim seninle çoğaldım, büyüdüm....
Eksik neyim varsa tamamlandı...
Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin... SEVDİM ÖTESİ YOK


Şair : Medya Emre KILIÇ